Ticaret hukuku avukatı, şirketlerin diğer şirketler, müşteriler, mal alım satımı yapılan firmalar ve şirket bünyesinde işçiler ile aralarında meydana gelen ticari nitelikteki hukuki problemlerde hukuki danışmanlık ve dava takip hizmeti sunan avukatlar için yapılan bir tanımladır. Ticaret hukuku avukatı ile çalışarak şirketler, çalışanlar ve ortaklar arasında meydana gelebilecek her türlü uyuşmazlık ve alacak tahsili içi profesyonel destek alınması mümkündür.
Ticaret hukukunda ticaret hukuku hükümlerinin yanı sıra, anayasal yükümlülükler, medeni hukuk yükümlülükleri, sözleşmeler, antlaşmalar ve son olarak örf ve adetler de göz önünde bulundurulmaktadır. Alanında uzman ticaret hukuku avukatlarından hukuki destek almak, uyuşmazlık sürecine aktif katılımızın sağlanmasına yardımcı olmakta ve sürecin lehinize sonuçlanmasına katkı sağlamaktadır.
Ticaret hukuku avukatının sunduğu hukuki hizmetler, ticari dava, ticari işlem ve alacak tahsili niteliği taşıyan her türlü hukuki iş ve uyuşmazlık olarak açıklanabilmektedir. Bu kapsamda ticaret hukuku avukatından alabileceğiniz hukuki hizmetler şu şekilde sıralanabilmektedir:
Ticaret hukuku avukatı tutmanın gerekleri, ticaret hukuku biliminin özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Ticaret hukukun geniş kapsamlı bir bilim dalı olması, uzmanlık ihtiyacını arttırmaktadır. Bu doğrultuda ticaret hukuku avukatı ile çalışmanın temel faydaları şu şekilde sıralanabilmektedir:
Ticari dava, ticaret mahkemesinde görülen dava olarak açıklanabilmektedir. Ticari davalara ilişkin bilinmesi gereken temel noktalar şu şekilde sıralanabilmektedir:
Hukuk sistemimizde ticari davalar iki çeşittir. Bunlar şu şekilde sıralanabilmektedir:
Son olarak bir ticari işletme ile ilgili olması koşuluyla havale, vedia ve telif gibi haklarla ilgili davalar da ticaret mahkemesinde ticari dava olarak görülecektir.
Ticari işletme Ticaret Hukuku’nun ana kavramıdır hatta öyle ki Ticaret Hukuku’nu ayakta tutan anahtar kurumdur. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ticari işletme kavramını tanımlamaktadır. Buna göre:
“Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.”
Kanunun tanımlamasına göre ticari işletmenin tespitinde 4 ana kavram bulunmaktadır.
Bu 4 unsuru bir arada bulunduran işletmeler ticari işletme sıfatını kendiliğinden kazanacaktır. İşte ticari işletmeyle alakalı tüm iş ve işlemler ticari iştir. Bir işin ticari iş kabul edilebilmesi için TTK’de birden fazla kriter bulunmaktadır. Bunlar:
01.01.2019 tarihi itibariyle ticari nitelikteki işlere ilişkin uyuşmazlıklara ilgili dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Dava şartı arabuluculuk başvurusu gerçekleştirilmeden dava açılması halinde, açılmış olan dava işin esasına girilmeksizin usuli eksiklik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddedilecektir. Bu nedenle uyuşmazlık konusunun ticari nitelikte olup olmadığının tespit önem arz etmektedir. Aksi halde ciddi hak kayıpları söz konusu olabilecektir. Bu ve benzeri sorunlarla karşılaşmamak için ticaret hukukunda tecrübe sahibi, konusunda uzman ticaret hukuku avukatı ile ilerlemek önem arz etmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesine göre bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişinin tacir olduğu ifade edilmiştir. Buna göre kanun tacir sıfatına haiz olmak için 3 temel unsur belirlemiştir. Bunlar:
Bu üç unsurun bir arada olması halinde tacir sıfatı kendiliğinden kazanılacaktır. Tacir sıfatının kazanılması için ticaret siciline yahut meslek odasına kayıt zorunluluğu bulunmamaktadır. Ticaret şirketleri Kanun gereği tacir sayılırlar. Ticaret şirketlerinin sicile kayıt olmaları anında tüzel kişiliğe haiz olmaları ile birlikte tacir sıfatını da kazanırlar. Vakıflar ve dernekler ise iktisadi faaliyette bulunmaları halinde tacir sıfatını kendiliğinden kazanacaklardır. TTK 16/I maddesine göre: “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” Yani tacir sıfatı kamu tüzel kişiliğine değil, bu tüzel kişinin kurmuş olduğu kurum ve kuruluşa ait olacaktır. İSKİ, İSPARK, Halk Ekmek gibi kurumlar buna örnek olarak verilebilecektir.
Tacir sıfatına haiz olmanın kanunen doğan bir takım sonuçları bulunmaktadır. İşlemin karşı tarafının tacir olup olmamasına göre bu sonuçlarda farklılıklar oluşmaktadır. Bu nedenle 2 farklı başlıkta bu sonuçlar ele alınabilecektir. Buna göre:
Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesi haksız rekabet hükümlerinin amaç ve ilkelerini tanımlamıştır. Buna göre: “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” Haksız rekabet hükümlerinin amacı serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket ederek rekabet kurallarına uygun bir şekilde piyasada faaliyet göstermesi, mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerin aldatılmasına izin verilmeksizin piyasaya sunulmasının sağlanmasıdır.
Ekonomik hayatın ilerlemesini takiben ekonominin işleyişinde taraf olan aktörlerin faaliyetlerin hukuka aykırı eylemlerini engellemek haksız rekabet hükümleri ile sağlanmak istenmiştir. Kanunda bir takım örnek faaliyetler detaylı olarak sayılmıştır. Haksız rekabete maruz kalan tarafın zararlarının giderilmesini, haksız rekabet teşkil eden eylemlerin sonlandırılmasını mahkemeden talep etmesi mümkündür. Eş zamanlı olarak haksız rekabet suç teşkil etmektedir. Bu nedenle ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak da mümkündür.
İki kişinin bir hukuksal neden veya ilişkiden kaynaklanan alacaklarını birer birer ve ayrı ayrı talep etmekten karşılıklı olarak vazgeçer ve bu alacakları kalem kalem alacak ve borç haline dönüştürürse, yapılan bu hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesidir. Ticari uygulamada cari hesap ilişkisi aktif ticareti bulunan birçok gerçek ve tüzel kişi arasında uygulanmaktadır. Cari hesap ilişkisindeki alacaklar bazen açık hesap olarak bırakılmakta bazen de çek, senet gibi kıymetli evrakla teminat altına alınmaktadır.
Cari hesap bakiyesinin ödeme vadesi gelmesine karşın tahsil edilememesi halinde bu alacak bakiyesinin icra takibine yahut ticari alacak davasına konu edilmesi mümkündür. Bu süreçte tacirlerin tabi olduğu usullere uygun hareket edilmesi temerrüde ilişkin hükümlere göre işlemler yapılması gerekmektedir. Cari hesap alacakları kıymetli evrak ile teminat altına alınmamış ise ancak ilamsız icra takibine konu edilebilecektir. Bu durumda karşı tarafında icra takibine itiraz etmesi halinde takip duracaktır ve itirazın iptali davası açılarak takibin devamına karar verilmesinin talep edilmesi gerekecektir.
Ticaret hukukunda uygulama, ticaret hukuku hakkında fikir sahibi olmak isteyen kişiler için en önemli noktalardan birisidir. Ticaret hukukunda yasalardaki ticari hükümler ve sözleşmelerdeki yükümlülükler uygulamanın temel noktalarından birisidir. Bunun yanında ülkede uygulanagelen ticari örf ve adetlerin de dikkate alındığını söylemek mümkündür. Ticaret hukukuna ilişkin bir uyuşmazlıkta hakim öncelikle ticari hükümlere, ardından sözleşme yükümlülüklerine ve örf ve adete bakacaktır. Son olarak ise hakimin takdir yetkisi devreye girecektir. Alanında uzman bir ticaret hukuku avukatı yalnızca ticaret hukuku teorik bilgilerini değil, uygulamayı ve teori ile pratiklerin farklılıklarını bilmektedir.
Ticari davalarda arabuluculuk uygulaması 01.01.2019 tarihi itibariyle dava şartı olarak zorunlu kılınmıştır. Arabuluculuk şartı, Türk Ticaret Kanunu madde 5/A’da “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk uygulamasının istisnaları ise şu şekilde sıralanabilmektedir:
TTK m. 5/A gereğince arabuluculuk başvurusunu ardından arabulucu görevlendirmesi yapılmakta ve görevlendirmenin ardından arabuluculuk süreci 6 hafta içerisinde tamamlanmaktadır. Zorunlu hallerde ise bu süre iki hafta daha uzatılabilmektedir.
Ticaret hukuku avukatı ile çalışarak hukuki iş ve uyuşmazlıklarınızda profesyonel destek almak istiyorsanız, hukuk büromuz ile iletişime geçebilirsiniz. Avukat M.Tufan YAZIRLI ve uzman avukat kadromuz ile bizler ticaret hukuku bilgilerimizi uygulama pratiğiyle harmanlayarak sizlere her türlü hukuki anlaşmazlıkta ve hukuksal konularda avukatlık hizmeti sunmaktayız. Yazırlı Hukuk Bürosu ile çalışarak ticari ilişkilerde ortaya çıkabilecek haksız rekabet, alacakların takibi, devir ve kuruluş işlemleri gibi hukuki iş ve uyuşmazlıklara karşı profesyonel ticaret hukuku avukatı desteği alabilirsiniz.